Uyku Haruki Murakami

Perşembe, Mayıs 18, 2017

Uyku, Japon yazar Haruki Murakami tarafından 1990'da yayınlanmış olan kitabı ve Türkçeye çevirisi Hüseyin Can Erkin tarafından 2015'de yapıldı. Anlatı tarzındaki bu kitap Doğan Kitap tarafından 90 sayfa olarak yayınlandı.

Uyku Kitap Konusu (spoiler içerir)
Uyku, ismini öğrenemediğimiz güzel bir kadın karakterin hikayesi. Diş hekimi eşi ve bir çocuğuyla sıradan ve huzurlu bir hayat yaşayan karakterin bir gece gördüğü rüyadan sonra günlerce hatta haftalarca uyuyamaması kitabın temel konusu.

Her günü birbirinin aynısı olan, günlerin birbirini tekrarladığı bir hayat. Her gün aynı saatte kalkar, eşinin ve çocuğunun aynı şekilde kahvaltısını hazırlar, her gün aynı kelimelerle onları yolcu eder. Her gün ''dikkat et'' ve ''merak etme'' lafları. Günlük alışverişten sonra öyle yemeği için eşini bekler. Öyleden sonraları yüzmek ve spor yapmak için evden çıkar ve eve geldikten sonra akşam yemeğini hazırlayarak kocasının ve çocuğunun eve gelmesini beklemeye başlar. Aynı konuşmalar her gün tekrarlanır. Görünüşte her şey kusursuzdur. Çevresindeki insanlar çok şanslı olduğunu düşünmektedir.

Bir gece gördüğü rüya, karabasanla başlayan uykusuzluk tüm sıradanlığının içinde harekete geçmek için verilmiş bir fırsattır adeta. O gece eline bir Tolstoy'un Anna Karenina kitabını alır ve okumaya başlar. Gençlik yıllarında okuduğu bu kitabı ilk defa okuyor hissine kapılır. Uyumadan geçirdiği günler boyunca bu kitabı bir çok defa, tekrar tekrar okuyacaktır. Her gece eşi ve çocuğu uyuduktan sonra yataktan kalkar ve geçmişte yapmaktan hoşlandığı şeyleri tekrar yapmaya başlar. Kitap okumak, çikolata yemek ve bir iki kader brendi içmek gibi. Ne kocası nede oğlu hiç bir şeyin farkında değildir. Onlar için gün başladığında her şey olması gerektiği gibi devam ediyordur. Günlük görevler eksiksiz bir şekilde yerine getiriliyordur.

''Hiç kimse bendeki değişikliğin farkında değildi. Benim hiç uyuyamadığımın, durmaksızın kitap okuduğumun, aklımın gerçeklikten yüzlerce yıl, on binlerce kilometre uzakta bir yerlerde olduğunun hiç kimse farkına varmadı.''

Haftalar sonra dahi bitmek bilmeyen enerjisini ve bilincinin berraklığını sorgulasa da bu durumdan etrafındaki hiç kimseye bahsetmemiştir. Doktora gitmeyi hatta tedavi olmayı dahi düşünür. Ancak kimse ona inanmayacaktır. İnansalar dahi bir çok teste maruz kalacaktır ki bu katlanabileceği bir süreç değildir. Üstelik hiç uyumuyor olması sorun değildir. Kendisini hiç olmadığı kadar sağlıklı, güzel ve enerjik hissediyordur.
Benim Yorumum
Haruki Murakami, romanlarında ve öykü kitaplarında fantastik ögelere, gizem ve birbirinden farklı karakterlere yer vermeyi seven yazarlardan. Bu kitabında da benzer ögelere yer verilmiş olsa da tam olarak yazarı temsil edebilecek bir hikaye söz konusu değil. Bu güne kadar yazarı okumayan bir okura bu kitap ile başlamasını kesinlikle önermezdim. Bu kitap okumaya başlayacağınız ilk kitabı olmamalı. Yazarın tarzını, diğer romanlarını bilmeyen biri, hayal kırıklığına uğrayabilir. Yarım kalmış bir hikaye okuduğunu düşünebilir. Bir çok eksik bulabilir ve hatta kitabın gelişme ve sonuç kısmının eksik kaldığı hissine dahi kapılabilirsiniz. Kitaplarını okuyanlar bilir bu yazarın hep yaptığı bir şey belki ama bu kitabında çok daha belirgin. Yazarın tarzını biliyorum diyorsanız, bu hikayeyi seveceğinizi düşünüyorum. Aslında anlatmak istediklerini çok kolay kavrayabilir, sorduğu sorulara kısmen cevap verebilir ve aslında iyi tasarlanmış olan hikayenin özüne inebilirsiniz.

''İkisi hiç bir şey bilmiyorlar. Dünyanın hiç bir değişikliğe uğramadan dönüp durmaya devam ettiğini sanıyorlar. Fakat öyle değil işte. Dünya onların farkında dahi olmadığı anlarda hızla değişiyor. Geriye dönüşü olmayacak şekilde.''
Kuşe kağıda basılmış bir kitap düşünün, kullanılan İllüstrasyonlarla çok daha gösterişli, asil bir havası var. Her bir sayfasının özenle hazırlandığı o kadar belli ki. Kitabı elinize aldığınızda o kaliteyi hissetmemek mümkün değil. Kapağı, sayfa kalitesi, İllüstrasyonlar, baskı bir bütün olarak düşünüldüğünde kusursuz diye bilirim sadece. Sırf bu nedenle kitabı tekrar tekrar elime alıp sayfaların arasında dolaşmak istiyorum desem. 

Kitabın bende bıraktıklarından bahsetmek istiyorum birazda. Öncelikle sıradan, basit bir hikayenin sizi beklediğini düşünebilirsiniz ilk sayfalarda. Ancak çok geçmeden bunun böyle olmadığını anlıyorsunuz. Aslında anlatılmak istenen uyuma sorunu çeken bir kadının yaşadıkları ve bedensel, zihinsel hatta ruhsal açıdan hissettikleri ve değişiminden çok daha fazla. Tamamen bir uyanış olarak da düşünebilirsiniz. 

''Uyuyamıyorum. Tam on yedi gün oldu. Uyuyamama hastalığından söz ediyor değilim. Uyuyamama hastalığının ne olduğunu az çok biliyorum.''

Hikaye kadın kahramanın evliliğinden önce yani gençlik yıllarında uyku sorununu yaşamış olmasını anlatmasıyla başlıyor. Bu sürecin nasıl başladığını ve nasıl bittiğini bilmese de evliliğinden sonra yaşadığı uyku sorunuyla kıyaslanamayacak, bir ay kadar süren kötü bir süreç geçiriyor. Bilincinin tamamen açık ancak hafifçe uyukladığınızı düşünün. Evliliğinden sonra yaşadığı uyku sorunu ise tam tersi kendini hiç olmadığı kadar iyi hissediyor. çok daha sağlıklı, enerji dolu ve bilinci yerinde. Bu durum hayatı ve sıradanlığını sorgulamasına neden oluyor ve okuyucu buna tanıklık ediyor. O sıradanlığın içerisinde tuttuğu bir günlüğü okuduğunda sıkıcı hayatına kendi dahi şaşırıyor. Bambaşka bir boyuta geçmek gibi. Gerçek dünyadan yavaş yavaş kopmak ve kendi isteklerin doğrultusunda ilerlemek. Hikayenin özü de bu zaten. Hızla geçen bir zaman var ve hayatımıza sürekli birilerini alıyor ve çıkartıyoruz. Bu döngü içerisinde istediklerimizden çok bizden istenenlerin doğrultusunda yaşamaya başlıyoruz. Zamanla yapmaktan hoşlandığımız şeyleri bir kenara bırakıp, bizden beklenenleri yapmaya başlıyoruz ve en kötüsü de bunun farkına dahi varmıyoruz.  Bu hikayedeki karakterin çocukluğundan itibaren kitap okumayı çok sevmesi, tüm parasını zamanında kitaplara harcaması ve  İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu olmasına rağmen evliliğinden sonra, hayatın karmaşasıyla birlikte hayatının bu derece tam tersi bir hal almasını sorgulamasını okuyoruz. Bu sistemin dışına çıkabilecek mi? Bu sorunun cevabını vermekte okuyucuya düşüyor.

Son olarak hikayede Japon kültüründen bir şeyler bulmak çok zor. Yazarın evrensel bir dil kullanma çabası göze çarpıyor. Belki de bu nedenle yazar karakterlerin isimlerini bizimle paylaşmıyor, mekan ve yer isimleri belirtmiyor. Kısacası Japon kültüründen hiç bir şey yok. Tolstoy ve  Anna Karenina kitaba damgasını vurmuş durumda. Anna Karenina ve Murakami'nin isimsiz kadınıyla aralarında benzerliklerde göze çarpıyor.

''Kim ölümü gerçekten tecrübe edebilmiş ki? Hiç kimse. Ölümü tecrübe edenler çoktan öldüler.''

Haruki Murakami okuduğum onca kitabından sonra artık iyi tanıdığımı düşündüğüm yazarlardan. Kadınsız Erkekler adlı kitabıyla başladığım Murakami yolculuğuna Yaban Koyununun İzinde, Koşmasaydım Yazamazdım, Sahilde Kafka, Sputnik Sevgilim ve Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında adlı kitaplarıyla devam etmiştim ve okuduğum son kitabı da Uyku adlı kitabı oldu. Uyku diğer kitaplarıyla kıyaslanırsa zayıf kalan bir hikaye ancak bu kötü olduğu anlamına gelmiyor. Kısa süre içerisinde bitirilebilecek kitap. Sadece bir iki saatinizi ayırmanız yeterli olacaktır.

Bunlarda İlginizi Çekebilir

11 yorum

  1. Kitabı güzel yorumlamışsınız.Ben de okuma hissi uyandırdı.Emeğinize sağlık.:)

    YanıtlaSil
  2. Bende yazarı okumaya geç başladım. Ancak kısa sürede bir baktım ki bir çok kitabını okumuşum :) Seninde kitapları hakkında düşüncelerini merakla bekliyorum :)

    YanıtlaSil
  3. murakamici oldun seeeen. bi de ne zamandır yazmıyodun yaaa :) hoşgeldin yaniii blogunaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle oldu gerçekten yaklaşık 15 gün geçmiş son yazımdan bu yana :) Yazarı sevdim ben :) Sende hoşgeldin bloguma :):)

      Sil
  4. murakami karasız kaldığım yazarlardan bir , 2 kitabından sonra bile haşa karasızım ve sanırım senin önerine uyacak ve 3. kitap olarak bunu okumayacağım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazar kararsızlığını giderebilirse okumak daha sağlıklı olur gibi duruyor :):)

      Sil
  5. Haruki Murakami hep aklımda olan bir yazar lakin bir türlü sıra gelmedi. Bir de yazar hakkında okuduğum yorumlar tarzının biraz farklı olması korkuttu sanırım beni. Hangi kitabıyla başlamamı tavsiye edersin?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim en sevdiğim kitabı Sahilde Kafka olmuştu. Bir çok kişide böyle düşünüyordur. Ancak baştan söyleyeyim dolu dolu bir kitap :)
      Söylediğin gibi tarzı çok farklı :) İlk okumaya başladığımda tarzı tuhaf gelmişti ancak okumaya devam ettiğimde anlayabildim yazarı :)

      Sil
  6. Bence ciltli yayınlanan son üç,ince kitabı aslnda roman taslakları.Başlamış ama beğenmeyip yazmaktan vazgeçmiş ama hazır çok okunan bi yazar diye resimleyip bide ciltleyelim paraya dönsün ziyan olmasın denmiş.:/Yani artık başka yorum yapamıyorum da sen 90 saifecik kitaptan ammada yorum çıkarmışsın he:) Ticari kaygılarla hazırlandığını düşünüyorum bu kitabın,eğer tahminim doğruysa çok acı bi durum:/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda haklısın diğer kitaplarına kıyaslanamayacak zayıf bir hikaye. Fiyatı da hiç az değil bu kitabın. Ciltli ve resimli olması fiyatı arttırıyor tabi ki ama değer mi? Bence de değmez :)) Benim gibi kütüphaneden falan bulup okuyabilir çok isteyenler :))

      Sil

Facebook

Subscribe