Sarnıç- Sait Faik Abasıyanık

Sunday, May 28, 2017

Sarnıç, Sait Faik Abasıyanık tarafından 1939 yılında yayınlanan 100 sayfadan oluşan bir öykü kitabı. İlk olarak Çığır Kitapevi tarafından çıkmış. Benim elimdeki baskısı ise Yapı Kredi Yayınlarına ait. Yazarın Semaver adlı öykü kitabından sonra yazdığı ikinci öykü kitabı ve 16  kısa öyküden oluşuyor. İlk kitabı olan Semaver de yer almayan öykülerine bu kitapta yer veriliyor ve yazarın hayatının belli dönemlerindeki gözlemlerine dayanıyor. Bursa da yaşadıklarını anlattığı öyküler Sarnıç, Beyaz Altın, Hancının Karısı, Ormanda Uyku, Gaz Sobası, Davut'un Anası, Loğusa adlı öyküleri. İstanbul'da yaşadığı dönemde yazdığı öyküler ise Kalorifer ve Bahar, Bir Karpuz Sergisi, Mavnalar, Gece İşi, Kim Kime Park, Plaj İnsanları adlı öyküleri olduğu düşünülmekte. Yurt dışında yaşadığı dönemde kaleme alınan öyküleri Grenoble'de İtalyan Mahallesi ve Marsilya Limanı adlı öyküleridir.

Öykülerinin çoğu Varlık, Ağaç, Gündüz, Ses, Yeditepe, Yücel gibi dergilerde yayınlanmış ancak en çok Varlık'da yayınlanan öyküler yer alıyor ve her öykünün sonunda  nerede ve ne zaman yayınlandığına ulaşabiliyorsunuz.

Benim en sevdiğim öykülerinden bazılarına yer vermek gerekirse ilk sırada Loğusa isimli öyküsü oldu.  Kırklı yaşlarındaki Rüstem'in otuzlu yaşlarındaki babasının ikinci eşine olan öfkesini okuyoruz. Doğum sancısı çeken bu kadının başında ellerinde sopalarla nasıl kavga ettiklerini ve en sonunda genç kadının karnına doğru kalkan sopayı. 

Kitaba ismini de veren ilk öykü Sarnıç ise bir adamın eski yaşamına olan özlemini okuyoruz. Anılarını, sorgulamalarını, gözlerini yaşartan geçmişine yer veriliyor öykü boyunca.

''Bu dünyada insan en güzel, en büyük, en bahtiyar olacak mahluktu. O halde niçin sokakta çıplak çocuklar, aç gezenler, işsiz delikanlılar, titreyen köylüler, yalnız namazlarını ve torunlarını seven ihtiyarlar vardı?''

Bir Karpuz Sergisi adlı öykü yoksulluğu temsil ediyor bana göre, hayali karpuz sergisi açmak olan bir adamın hikayesini anlatıyor. 

Kim kime adlı öyküde ise evinde ölen kocasının cenazesini evden aldırmak için kapı kapı dolasan bir kadının hikayesi var. Tüm çabasına rağmen tüm insanların görmezden gelmesi üzerine kocasını uçurumdan atıp, bileti olmadan Kadıköy vapuruna biniyor ve vapurdan bilet sayısı kadar adamın inmiş olduğunu öğreniyoruz en sonunda.

''İnsan, dedi, aslını unutmamalıdır. Bakın bu çay bile aslının bir göl olduğunu unutmuyor. Suları bir göl suyu gibi ılık ve sessiz. Sanki bir göl gibi sakin, sanki bir göl gibi akmıyor. Tabiat bile aslını unutmuyor, görüyor a! Aslından kendisine bir şeyler saklıyor.!''

Sarnıç kısa sürede sonunu getirebileceğiniz kısa öykülerden oluşan bir kitap ve konu edebiyat ise akla gelen ilk öykü kitaplarından biri oldu benim için. Hayatın içinden öyküler, abartısız, yalın, sıcak ve olduğu gibi yazılan, samimi, sade bir dile sahip. Farklı bir dünya, farklı bir bakış açısı ve çok farklı duygularla bakabileceğimiz öyküler söz konusu. Sıradan insanların hayatlarını sade bir dille anlatan Sait Faik Abasıyanık insanı temel alarak yalnızlığı, yoksulluğu, hayalleri dile getiriyor. 

Benim elimdeki basımının Yapı Kredi Yayınları'na ait olduğunu söylemiştim. Birde Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları baskısı var bildiğim kadarıyla ve o baskısında öykülerden sonra gelen anı kısmı var. İki, üç sayfalık o bölümü de okumak isterdim açıkçası. Üstelik çok hoş bir kapak tasarımına da sahip. 

Bunlarda İlginizi Çekebilir

23 comments

  1. Semaver'i sevmiştim.Öykü okumayı ve Sait Faik'i seven biri olarak bunu da severim diye düşünüyorum.Emeğinize sağlık:)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Öyleyse okumanı isterim :) Bende bu kitabından sonra diğer kitaplarına başlamayı düşünüyorum :)

      Delete
  2. Kısa kısa hikayeler veren kitapları hep sevmişimdir. Sanırım kütüphaneye gidip bunu okuyup çıkacağım. Ve alıntı yaptığın sözlerde çok güzelmiş hoşuma gitti,teşekkür ederim.

    ReplyDelete
    Replies
    1. :) Okumanı isterim. Dediğin gibi bunu okuyup çıkabilirsin bu akıcılıkla :) Bende kütüphaneden alıp okudum zaten :)

      Delete
  3. sait faik. en sevdiklerimdeeen. bak sonra burgazadada evine de git mutlakaaa :) adadaki balıkçılar yazarın ünlü olduğunu hiç bilmiyomuş :)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Şaka yapıyorsun. Nasıl bilmiyorlarmış. Ben şok :)
      Adadaki evi biliyorum gitmedim ama fotoğraflarını görmüştüm. Gitmek istiyorum :)

      Delete
    2. bak benim blogda burgaz ve sait faik hakkında yazdığım öykü çok. istersen sona sölerim sana. ve ada ve o evin fotosu da çok. bak instamda da var. ben adada insanlarla konuştum. onu tanıyan hatırlayan çok. o uzun paltosuyla yürüeken çocuklar arkasından onunla alay edermiş. o balıkçılarla arkadaş ama onlar onun bu yazar ününü bilmiyormuş. o ölünce çok şaşırmışlar aa vay bizim sait demişler :)

      Delete
  4. baksana blogumda, onaltı mayısta, geçenlerde yani, öyküler başlığında, ada mevsimi adlı öyküm mesela :)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Bu hikayeleri dinlemek için gitmem gerekiyor sanırım :) Çok heyecanlı :)Onu anlatacak birilerini bulabilir miyim ki :) Ada mevsimi adlı öykünü okumuştum. Tekrar okudum ama.

      Delete
    2. bulabilirsin tabii. balıkçılar da var. evinin hemen aşağısında bir kilise var. onlar da biliyor. başkaları da var. evinde de var bilen. bulursun yani. ben de öyle rastgele sormuştum işte :)

      Delete
    3. Yıl içerisinde gitmek istediğim yerlerden birini buldum o zaman :) Teşekkür ederim deep. Benim için çok anlamlı olacak :)

      Delete
  5. BURGAZLI SAİT
    Sait Faik aileden varlıklı biraz. Kışları Nişantaşı’nda yazları Burgaz Ada’da yaşıyor.
    Ailesinin Burgaz’da aldığı ev nefis. Ve Sait Faik’in yatakodasından ada ve deniz manzarası huzur verici. Aşiyan’da da Tevfik Fikret’in yatakodasının penceresinden Boğaz görüntüsü öyle güzel ki insan o manzarada herkes şair olur diye düşünüyor. Sait Faik’in penceresi de öyle. Pierre Loti de öyle.
    Demek ki yazmakla güzel manzara arasında bir bağlantı var. Bizler pencereden baktığımızda karşı balkondaki çamaşırları görüyoruz, ya da mangal yapanları veya kuş ölüsü. Acaba Sait Faik böyle mi yazdı Son Kuşlar’ı.
    Geçenlerde balkondan baktığımda karşı evin balkonunda tadilat yapan inşaat ustası elindeki keseri düşürdü üç kat aşağı, aşağı baktım keser bir kediyi sıyırdı geçti. Sait Faik bunu görseydi ve kedi ölseydi bundan Son Kedi adlı bir öykü çıkarabilirdi. Şehirde gezerek gördüklerini öyküleştiriyordu.
    Arada vapurla şehire inip dönüyordu. Ada’da geziyor, balıkçılarla konuşuyordu. Varlıklı olduğu için çalışmadı da. Sürekli aylak gezdiği için Ada’daki varlıklı aileler çocuklarına Sait’le takılmayın dermiş. Adamdan saymazlarmış onu. Uzun paltosuyla şapkasıyla dolaşırken arkasından alay ederlermiş.
    Sonra öyküleri gazetelere çıkınca Ada’nın ileri gelen aileleri ve halk şaşırmış. O zamanlar ayrıca yazmak ve edebiyat da halk arasında bu kadar bilinen uğraşlar değil tabii. Herhalde onu serseri olarak görüyorlardı. Ünlü olunca adam yerine koymuşlar.
    O ise arkadaşlarını çağırırmış mektup yazıp Ada’ya. Bedri Rahmi mesela. Üniversiteyi bitirmediği halde Fransızca okuyordu ama.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Yazar olmanın iyi yanımı yoksa kötü yanımı bilmiyorum ama değerin biraz geç anlaşılıyor işte. Varlıklı bir aileden gelmeseydi nasıl bir hayat yaşardı acaba :) Bu eserler çıkarmıydı yinede :)
      Birde yazmakla güzel bir manzara arasında bağlantı olduğuna bende inanıyorum :) Evinin manzarasını fotoğrafta görmüştüm. Çoğu eserini o manzaraya bakarak yazmıştır Kesin.
      Arkasından dalga geçmeleri falan çok tuhaf geldi açıkçası :) İçinden geçenlerle dışarıya yansıttığın çok farklı demek ki. O öyküleri yazan bir adam gittiği her yerde saygıyla karşılanıyormuş gibi geliyor oysa ki. Çok mu saçmaladım. :) Anlamadım.

      Delete
  6. Sait Faik uzun zamandır okumuyorum bahanem oldun :)

    ReplyDelete
  7. Sait Faik kitaplarını bir türlü okuyamadım. Olumsuz bir önyargım var nedense. Hatta seçme hikayeler kitabını aldım okuyamadım bir türlü.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Kitabı varsa bir okurun derim :) Olumlu olur diye düşünüyorum :)

      Delete
  8. Ben yazarın başka bir öykü seçkisini okumuştum, ne kadar üretken bir yazar gerçekten, keyifli okumalar dilerim, sevgiler:)

    ReplyDelete
    Replies
    1. :) Umarım bende bir çok kitabını okuyabilirim :) Öykülerindeki o farkı anlamamak mümkün değil. Dilini de öykülerini de sevdim ben :)

      Delete
  9. yakın zamanlarda tekrar okumuştum , ne gzel yazmışlar o eski yazarlar..

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ne güzel yazmışlar dediğin gibi :) Okumak, okutmak lazım :)

      Delete

Facebook

Subscribe